“EKONOMİ GÜVEN VE İSTİKRAR İSTER”
Aziz Gökhan Karakuş
15 Kasım 2020 Pazar 14:49
CUMHURBAŞKINLIĞI SİSTEMİ VE EKONOMİYE ETKİLERİ
Merkez Bankası başkanın görevden alınması ardından Hazine ve Maliye bakanın istifasının istenmesiyle piyasalarda Türk lirası dolar karşısında %10 değer kazandı.
Bu bize gösteriyor ki damatla, yeğenle değil ülkeyi liyakatla yönetmelisiniz.
Piyasalar, sayın bakan görevden istifa edince, bundan başka kim gelse daha kötü olmaz diyerek işlerin düzeleceğine inanmak istedi!
Türkiye’de her fırsatta dile getirilen “Yeni Türkiye”, “Yeni Ekonomi Paketi” “Yeni İstihdam Paketi” söylemleri kurulan sistemin başarılı olmadığını doğrular niteliktedir.
Ekonomide ibreler işler doğru gitmediğinde sizi cezalandırarak doğruyu yapana kadar yakanızı bırakmaz ve istediğini sizden alır.
İleri demokrasi ve özgürlüğü tesis etmedikçe topraklarınızdan petrolde fışkırsa ekonomi kalkınamıyor!
İleri demokrasi ve özgürlüklerin gelişmediği ülkelerde sorgulayan bilimsel düşünce gelişmediği için katma değerli ürün üretimi oluşmuyor.
İleri demokrasiye geçmemiş toplumlara baktığımızda ithalata dayalı üretim ucuz iş gücü görmemiz tesadüf değildir.
Çin’de bu denge bozulsa da orada da halkın kalkınmışlık düzeyi Almanya, ABD gibi devletlere baktığınızda sefalet seviyesindedir.
Ülkemizin kalkınması katma değerli üretim ve ihracata bağlı olduğunu anlamalıyız!
Katma değerli ürün üretmenizde yüksek kaliteli bilim yuvası üniversitelerle mümkündür!
Bilim’in gelişebilmesi için toplumun özgür düşünmesi ve sorgulaması vazgeçilmez bir kanundur.
İtaat etmek körü körüne inanmak ancak geri kalmış toplumların geleneğidir.
Rabbimiz dahi bizim sorgulamamızı isteseydi alemin nuru olan Kuran-ı Kerim’in ilk emri “OKU” olmazdı!
Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde Bakanlara ve diğer bürokratlara yüklemenin çok gereği de yoktur!
Buradaki asıl sorun Türkiye’nin Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmesiyle başlamıştır.
Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi tek adam sistemine dönüşmüş şuan Cumhurbaşkanı’nın onayı olmadan hiçbir atama veya karar alınamamaktadır.
Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın da açıkladığı gibi Türkiye’de şuan hangi alanda olursa olsun işler yolunda gidiyorsa da gitmiyorsa da sorumlu tek adam olan Cumhurbaşkanımızdır.
Bu yönetim sistem değişikliği fikri ortaya çıktığında ben daha özgürlükçü parlamentonun katılımcı ve güçlü, kurumların bağımsız ve birbirini denetler nitelikte olacağı bir sistem düşünmüştüm.
Türkiye’nin etnik köken bölgesel farklılıkları aslında güçlendirilmiş parlamentonun başkanı denetlediği sisteme uygundur.
Fakat bugün Türkiye’de uygulanan sistemin başkanlık sistemiyle hiç bir bağı yoktur.
Parlamentonun güçlü ve kurumların bağımsız işlediği birbirini denetlediği sisteme ihtiyacımız varken birden neredeyse padişahlık sisteminin içine düştük.
Sayın bakanın istifasına cevaben Cumhurbaşkanımızın verdiği cevap, görevden affı uygun bulunmuştur!
Verilen cevap demokratik bir devlet ilkesi ile bağdaşmadığı gibi Osmanlıda vezirlerin azl edilmesine benzemektedir.
Cumhuriyet’le yönetilen devletlerde bakan istifa eder, Cumhurbaşkanı istifayı kabul eder ya da etmez.
Af etmek tabiri kulluk ve kölelikle daha çok bağdaşmaktadır.
Başkanlık sistemi bugün geldiği noktada padişahlıkla daha çok benzeşmektedir.
Şuan devletin kurumsallığı kurumların çalışması, tek noktadan karar alındığı için felç olmuş durumdadır.
Merkez Bankası açıkladığı raporlarda defalarca TL’nin değer kaybının enflasyonu kötü yönde etkilediği kurların yüksekliğinin piyasa şartlarında güvensizliğe neden olduğunu görürsüzünüz.
Bu yanlışlıkları Merkez bankamız bilmesine rağmen Cumhurbaşkanımızın faiz hassasiyeti olduğundan ve Cumhurbaşkanımızın onayı olmadan karar alınamadığından Merkez Bankası doğruyu bildiği halde yanlışı savunmuş ve para politikasını olması gereken gibi değil tek adam olan Cumhurbaşkanı’nın isteği doğrultusunda karar almıştır.
Görüldüğü gibi ülkede kurumlar bağımsız çalışmazsa bir kişi her şeyin sorumlusu benim ben ne biliyorsam doğrudur der!
Ortak akıl ve istişare susar çapraz denetim yok olursa kalite düşer, işler Türkiye’de olduğu gibi krize girer!
Efendimiz Hz. Muhhamed (SAV) dahi istişareye büyük önem vermekteydi. Türkiye’de, Hukuk, Merkez Bankası, Bakanlıklar, Denetleme kurumları bağımsız çalışmadıkça bu sistemler birbirini denetleyip yönetmedikçe Türkiye’nin sorunları büyüyerek devam edecek!
Şuanda sistemde sigorta görevi gören yanlışa dur diyecek hiçbir kurum kalmadı.
Merkez Bankasının özgür olmamasının bugün Türkiye’yi içine düşürdüğü durum söylediklerimin en acı örneğidir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet yönetim sisteminin başarılı olabilmesi muhakkak parlamenter sistemin güçleneceği kurumların kurumsal kültürde ve görev alanında bağımsız checkandbalance (Birbirini denetleyen kurumlar ilkesi) sistemiyle çalışması ile mümkündür.
Cumhubaşkanlığı Yönetim Sistemi Alarm Veriyor!
Türkiye ekonomik sisteminin çözümlenebilmesi için Bakanın istifa etmesi, Merkez bankası başkanını görevden almak size zaman kazandırır fakat ekonominizi kurtarmaya yetmez.
Piyasalar bu hamlelerle ancak size yaptığınız yanlışları düzeltebilmek ve doğru kararlar alacağınıza inanmak için fırsat tanır.
Bu süreçte doğruları yapmazsanız piyasa şartları tekrardan güveni kaybettiği için derhal rakamları kötüleştirmek suretiyle sizi ve dolaysıyla kendini içinden çıkılmaz bir hale sokar. (Güvenin özgürlüğün ve adaletin çalışmadığı yerde üretim, yatırım olmaz.)
İşlerin bu kadar kötü gittiği, hukuk sisteminin, denetim kurumlarının bir kişinin emri ile kararlar aldığı ülkede ne yabancı nede yerli yatırımcı iş yapma isteği içinde olmaz.
Türkiye’nin yapması gereken derhal parlamenter sistemin güçlü olduğu, kurumların ve kurumları denetleyen mekanizmaların kimseye bağımlı olmadığı, işler yanlış gittiğinde derhal denetleme ve cezalandırmada, doğru kararları almada özgür hale getirmemiz gerekmektedir.
Şuan düşününki TBMM’nin kurumları ve yolsuzlukları denetleme kurumu olan Sayıştay Cumhurbaşkanı izini olmadan hiç bir şekilde harekete geçemiyor!
Hiç bir ihale sorgulanamıyor, harcamalar denetlenemiyor! Bu hiç bir devlet sisteminde kabul edilebilir bir durum değildir.
Güçlerin ayrılığı ve birbirini denetler şekilde çalışmadığı devlet yönetim sistemleri her daim halkına zulüm etmiş, edindiği güçle çıldırmış kontrolden çıkmış devlet yöneticileri ve liderler meydana getirmiştir.
Yabancı bir yatırımcı olduğunuzu ve Türkiye’de yatırım yapacağınızı düşünün devletin tüm yetkilerinin bir kişide toplandığı bir yönetim sisteminde başınıza bir iş geldiğinde korkuya kapılmaz mısınız?
Devlet şahıslarla değil, bir lidere aşık olarak değil, Kanun ve güçlerin ayrılığının tam çalışır olduğu şekilde adil yönetilebilir.
Bunu başardığınız zaman ülkenizde yüksek kaliteli eğitim, Özgür düşünce, üstün bir hukuk sistemi, ticari ahlak, adil rekabet gelişir ve ekonominiz gerçekten uçmaya başlar!
Ülkenizden Prof.Dr. Aziz Sancar’lar gibi nice yiğitler yetişir! ABD’de değil ülkesinde araştırmalar yapar!
Ekonominiz uçtuğu gibi ülkenizin çocukları öyle iyi yetişir ki bilimdeki ilerlemeniz ve icatlarınızla süper güçte olursunuz!
Dünya önünüzde düğme ilikler.
Kontrolsüz Güç Meleği Dahi Zalim Yapar!
Türkiye’nin siyasette bir şansızlığı da popüler kültürün siyasette etkin olmasıdır.
Siyasette bir kez Cumhurbaşkanı, Bakan, Milletvekili, Belediye başkanı olan sonsuza dek görevinde kalmak istiyor!
Doğru olan seçilmiş siyasi liderler 5+5 yıldan fazla hizmet etmemeli. 10 yıldan sonra siyasette aynı göreve tekrar gelememelidirler.
Biran için Cumhurbaşkanı olduğunuzu ve Türkiye’de 20 yıldır başkanlık sisteminde her şeyin iki dudağınızın arasında olduğunu düşünün!
Bu gücün bir insanı çıldırtacağı kontrolden çıkaracağı açıktır.
Özelikle de Cumhurbaşkanı, Bakan gibi kritik görevlerde bulunanların iki dönemden fazla görev alması kesinlikle doğru değildir.
Türkiye siyasi tarihine bakın iki dönemden fazla kim seçilmiş ise hangi düşünceden olursa olsun devletin içinde kadrolaşmıştır.
Şimdiki ekonomimiz, hukuk sisteminden belediyeciliğe şeffaflık ilkesinin yok olmasının sebebi iktidarın herkesin kendi gibi düşünmesini istemesi kendi gibi düşünmeyenlerin itaat etmeyenleri düşman olarak algılanmasından meydana gelmiştir.
Unutmamalıyız ki bir düşüncenin gelişebilmesi için fikir zenginliği ve ortak akla ihtiyaç vardır.
Farklılıkları zenginlik olarak görmeyen kendisinden sonraki nesillerin ülkeyi kendinden daha iyi yöneteceğine inanmayan lider sınıfta kalmıştır.
Bir ülkede bir lider bakın ben olmazsam bu ülke batar veyahut bir halk bu adam olmazsa bu memleket batar anlayışı içindeyse o lider başarısızdır. Çünkü halkını iyi eğitememiş geliştirememiş demektir. Devleti kötü yönetmiş demektir.
Devleti mükemmel bir sistemle yarınlarımız olan gençlere güzel bir Türkiye bırakmak ülküsü ile donatılmış bir sistemle inşa etmeliyiz.
Unutmayınız ki devlet baki İnsanlar fanidir.
Hayırla yad edilmek istiyorsak memleket için çalışmalı nefsimizin heveslerine teslim olmadan bu asil millete liderlik yapmalıyız.
Yazımda belirttiğim şeffaflık, gelişmiş demokrasi ve özgürlükler, bağımsız liyakat esas alınarak atanmış kurum yöneticileri ve kurumlar, kurumların denetlenmesi, üretime dayalı ortak akılla alınan istişare kurumunun çalıştığı bir yönetim sistemi inşa edilmedikçe, isimlerin değişmesinin kimin yönettiğinin faizleri artırmanın, doları düşürmenin bir önemi yoktur.
Yanlış yönetim sistemden, doğru yönetim güçlü ekonomi çıkmaz.
En kısa zamanda üreten, özgür düşünen, farklı düşüncelere saygılı, tartışan doğruyu ortak akılla hareket etmeyi prensip edinmiş muhasır medeniyetler seviyesine ulaşmış bir Türkiye görmek ümidi ile...
Aziz Gökhan KARKAUŞ
Ekonomist / İş insanı
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 Milli Hakimiyet