CHP ve vicdan!
Geçtiğimiz hafta CHP Kocaeli için oldukça trajedik bir olay yaşandı.
Adeta CHP’nin gerçek yüzü yüzlerine çarpıldı.
Kocaeli’nin ve tüm Türkiye’nin gündemini sarsan Tugay Adak’ın intihar olayı ve hayat hikayesi ile vicdanları derinden yaralamıştı.
CHP Kocaeli, partisi uğruna canını ortaya koyan bir yiğidini kaybetti…
Kimdir bu yiğit bilmeyenler için bahsedeyim biraz.
Tugay Adak, 1993’te doğdu.
2014 yılında itibaren Cumhuriyet Halk Partisi Kartepe ilçe örgütünde aktif olarak siyasete devam eden Adak, CHP İlçe Gençlik kolları başkan yardımcılığı ve gençlik kolları kurultay delegeliği ardından da Kartepe Belediyesi CHP Meclis Üyesi olarak görev yapıyordu.
Adak, hayatının baharında 18 yaşında partisi için bayrak asarken bir gözünü kaybetmişti.
Bir gözünü partisi için feda ettikten sonra çalışmaya devam etti. Bayrak asmaya devam etti...
Partisi için bu kadar fedakarlık yaparken gözünü, hayatını düşünmeden devam ederken, partisi yanında olabildi mi?
İşte Tugay Adak
Bu sorunun cevabını çok açık ve net olarak hayatına son vermeden önce veda mektubunda cevap vermişti…
İşte içimizi burkan o veda mektubu…
“Ben Tugay Adak!
Hikayemi hepiniz öğrendiniz. 2014 yılında partimin bayrağını asarken 21 yaşında bir gözümü kaybettim. Mağduriyetimden kendime bir kazanç sağlama yoluna hiç gitmedim, bana verilen ve tutulmayan hiçbir sözü kendime dert edinmedim, kimseye sözünü tutmadı diye bir tepki de göstermedim. Sizin anlayacağınız söz verenler sözlerini yediler; lakin ben onurumu hiçe sayıp kimseden medet dilenmedim. Kendi çabamla ekmek paramı kazandım, partimden emeğimi esirgemedim. Ben partimi, partili arkadaşlarımı herkesten çok sevdim. Partim ve arkadaşlarım değil; ama makam sahipleri beni gönüllerine sığdıramadı.
Beni ve milyonlarca genci Fetullahçı sınav sistemine mahkum eden bu düzene rağmen üniversiteyi kazandım. Maalesef malum hayat şartları orada da karşıma çıktı ve okulumu bitiremedim. AKP'nin liyakatı, beceriyi yok saydığı memurluk sisteminde milyonlarca genç gibi benim de torpilim olmadığı için kendime yer bulamadım. Belki hata bendeydi belki babam ensesi kalın biri değildi. Halbuki bir günde memur olup liyakat sahibi olanların ülkesinde ben liyakatsiz kaldım. Ne zaman her şey çok güzel olacak desem beni AKP'nin çürümüş düzeninde partili büyüklerim sahipsiz bıraktı. Kısacası biz yerimizde kaldık.
Birileri üstümüze basıp yükseldi. Biz, sizi rüyanızda dahi görseniz inanamayacağınız makamlara sığdırdık da siz beni ve kardeşlerimi bir yere sığdıramadınız. Oysa ben 28 yıllık yaşamıma; Gezi eylemleri, adalet yürüyüşü, referanduma hayır gibi onlarca direniş sığdırdım. Partim için yaptığım hiçbir şey için en ufak bir pişmanlığım yoktur!
Ama içimin yandığı iki konu vardır!
Partim zora düşmesin diye anneme belediyede işe girdim diye yalan söyledim. Kardeşlerim makul bir dille anneme söyleyin beni affetsin. Kardeşlerime hakkım helal olsun. Ben 28 yılda hepinizi yüreğime sığdırdım; ama asfaltta yatan bedenimi bir yoğun bakım ünitesine sığdıramayan parti büyüklerine hakkım bir yana selamın bile yoktur!
Ve artık ben yokum!
Partisi için gözünü kaybeden Tugay artık canını da kaybetti. Şimdi gönül rahatlığıyla sizin olsun koltuklar, o kırmızı plakalar, o plazalar.. Gençler sayesinde kazanılan o parti meclisi koltukları, İl Başkanlığı koltukları sizin olsun. İmkanlar sizin olsun... Vaatler, yalan rüzgarları sizin. Ama bu son olsun! Kimsenin sonu benim gibi olmasın, ders olsun herkese!
Hiçbir genç arkadaşım benim yaşadığım buhranları yaşayıp, içinden çıkılmaz girdaplara girmesin. El verin birbirinize, el verelim birbirimize..
Kartepe'de sıcak bir toprağın koynunda yatan ve sizi herkesten çok seven, kardeşiniz, yol arkadaşınız Tugay...” dedi
Ve…
Yaşamına son vererek kendisini köprüden aşağı attı.
İşte bu mektupta her şey apaçık ortaydı.
İşte bu mektupta Tugay’ın katilleri belliydi.
Herkes, hepsi bu mektubu okudu.
Ancak ne değişti.
Çünkü Tugay için mücadelesi bu kadar onur vericiyken, onlar için ise Tugay sadece onlar için işlerini görülmesinde kullanılabilecek sıradan biriydi.
Tüm bunlara karşın canını kıymaya değer miydi ya!
Tugay o soğuk toprağın altındayken bu olayın sorumlusu olan herkes sıcak evinde ailesiyle oturuyor.
Gözünü ve gençliğini feda eden bir gencin hazin sonunu hazırlayanlar rahat uyuya biliyorlar mı acaba!
Yazıklar olsun ki sebep olan kişiler siyasetin için de, insan konumun da ve saygı gösteriliyor…
Yazdığı mektubu okurken hiç tanımama rağmen bir gence umut olamadım diye kendimden utandım. Bu duruma sebep olan insanlardan midem bulandı…
İstifa etsinler gibi gereksiz cümle kurmayacağım.
Bu olaya sebep olan herkes, kendini o köprüden aşağı atsın…
Yazıklar olsun bir genci hayattan koparanlara…
Yazıklar olsun, makamınıza, o koltuklarınıza…
Artık diyecekte, yazacakta bir şey bulamıyorum.
Sonuç;
“Ateş düştüğü yeri yakıyor”
Kimse üzerine alınmayacak, herkes bir hafta sonra bu olanları unutacak. Tugay’ı unutacak!
Buna sebep olanlar,
O kanlı koltuklarına, makamlarına yapışmaya devam edecekler.
Bir daha böyle acıların yaşanmaması dileğiyle,
Tugay Adak’ın ailesi ve sevenlerine sabır diliyorum.
Sağlıkla ve Sevgiyle kalın…