“Cinsel İstismara Karşı Çocuk Koruma Kanunu Kapsamında Verilen Tedbirlere Yönelik Meslek Elemanlarının Değerlendirmeleri” konulu araştırmaya göre 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu kapsamında kurumlarda verilen bakım, sağlık ve danışmanlık tedbirlerinin uygulanmasında önemli sorunlar var.
Hacettepe Üniversitesi'nden Doç. Dr. Aslıhan Burcu Öztürk, Kocaeli Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hande Albayrak, Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kasım Karataş ve Kastamonu Üniversitesi’nden Doç. Dr. Harun Aslan tarafından gerçekleştirilen araştırmada çocuğa yönelik cinsel istismarın bazen yıllarca sürebildiği ve çoğunlukla gizli kaldığı belirlendi. Araştırmaya göre istismara maruz kalan çocukların fiziksel, psikolojik ve sosyal sağlığındaki olumsuz etkiler yetişkinlikte de devam ediyor. Cinsel İstismara Karşı Çocuk Koruma Kanunu kapsamında tedbir kararlarının farklı kuruluşlar tarafından yerine getirilmesi ve rapor hazırlayan kişinin yetersiz oluşu tedbirlerin amacına uygun ve nitelikli bir şekilde uygulanmasını zorlaştırıyor. Ayrıca çocuğun iyilik halinin sağlanması için gereksinimlerinin bir bütün olarak değerlendirilmesi ve karşılanması gerekiyor.
Yorumlayıcı betimleme yöntemi kullanılarak gerçekleştirilen araştırmada odak grup görüşmeleriyle ilgili alanlarda çalışan 24 sosyal hizmet uzmanı, 12 psikolog, 4 avukat, 3 rehber öğretmen, 3 polis ve bir jandarma olmak üzere alanda en az beş yıl tecrübesi olan toplam 47 meslek elemanının deneyimleri üzerinden değerlendirmeler yapıldı.
Yetersiz raporlar çocukların kaderini belirliyor
Çocuğa yönelik cinsel ihmal ve istismara yönelik uygulamalarda sağlık kuruluşları, kolluk kuvvetleri, adli kuruluşlar, eğitim kuruluşları, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na (ASHB) bağlı il müdürlükleri, sosyal hizmet merkezleri, Alo 183 Şiddetle Mücadele Hattı ve CİMER (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) ön plana çıkıyor. Bu kurumlara bildirim sonrası süreçte, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK) 5. maddede yer alan danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında koruyucu ve destekleyici tedbir kararları alınabiliyor.
Çalışmada istismar davalarındaki tedbir karaları için sosyal çalışma görevlilerinin, sosyal inceleme yaparak çocuğun korunması ve desteklenmesine yönelik hazırladığı raporun önemine değinildi. Hakimlerin bu raporlara dayanarak tedbir kararının verilip verilmeyeceğini ve nasıl uygulanacağına karar verdiği ifade edildi. Ancak bu süreçte belirli ilke ve standartlar çerçevesinde hareket edilmemesinin, tedbir kararlarıyla çocukların korunmasında sorunlara yol açtığı kaydedildi.
Raporlarla ilgili bir diğer sorun ise raporu hazırlayan kişinin yetersizliği. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi’nde yayınlanan araştırmada kanıta dayalı sosyal hizmetle ya da istismarın tespiti ve risklerin belirlenmesi konusunda eğitim almamış kişiler tarafından sosyal inceleme raporunun çocuğa yanlış müdahale planları önerilmesinden, mahkemenin bunu dikkate almasına kadar bir dizi sıkıntıya neden olduğu ifade edildi. Ayrıca ÇKK’da öngörülen değerlendirme süreçlerinde standartların oluşmasına yönelik tedbir kararlarına ilişkin eğitimler işlevsel olarak hayata geçirilemediği belirtildi. Bu durumun tedbirlerin amacına uygun ve nitelikli bir şekilde uygulanmasını zorlaştırdığı ifade edildi.
Aynı kişi üstünde yüzlerce görüş
Uzmanlar tedbir kararlarının farklı bakanlıklara bağlı kuruluşlar tarafından yerine getirilmesinin çocuklara yönelik tedbirlerin etkili bir biçimde uygulanmasını engellediğini vurguladı. Ayrıca, çok sayıda kuruluşun farklı tedbir kararlarına dair birbirinden bağımsız değerlendirme yaptığı için mahkemelere farklı raporların ulaştığı ifade edildi. Araştırmada Çocuk Destek Merkezi (ÇODEM)’den bir katılımcının raporlarla ilgili şu değerlendirmesi yer alıyor:
“Ama hastanedeki sosyal servis bizi arıyor, “Falanca çocuğu getirin, sağlık tedbiri bize geldi” diye. Çocuğu benden istiyor, paşa paşa götürüyorsunuz. Ama bu psikiyatriden ayrı, oradaki uzman da ekstra benden daha iyi bir şey yapmıyor, çocuktan aldığı bilgiyi üçüncü sefer yazıyor. Mahkeme yazıyor, ÇİM yazıyor, ÇİM’den sonra ben yazıyorum, benden sonra bir de o yazıyor, bir de eğitim tedbiri diye arkadaş yazıyor. Boş yere kalabalık… Aynı kişi üstüne, yüzlerce kişinin değişik görüşü oluyor ve ne kadar fayda var?”
Araştırmacılar vaka yönetimi sisteminin olmamasının, çocuğun iyilik halinin bir bütün olarak değerlendirilmesinin önüne geçtiğini vurguladı. Çocuğun gereksinimleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde ve karşılandığında ancak iyilik halini sağlama konusunda bir gelişme kat edildiği anlaşılabileceği belirtilerek şöyle denildi:
“Uygulamadaki eşgüdüm eksikliği, çocuğun gereksinimlerinin karşılanıp karşılanmadığının anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Ayrıca çocuğun birden fazla meslek elemanıyla birbirinden bağımsız olarak görüşmesi çocuğun motivasyonunu da etkilemektedir. Bu da çocuğun desteklenmesini güçleştirmektedir.”
“O beni seviyor”
Görüşleri alınan katılımcılara göre yetiştirme yurtlarının çocuk evleri modeline dönüştürülmesiyle alt yapının uygun olmayışı, personel ve meslek elemanı sayısında yetersizlik, meslek elemanlarının çocukların yaşam alanlarından uzak olması ve eve ait araç olmaması öne çıkan sorunlar arasında yer alıyor. Çocukların kurumlarda yeterli desteği görememesinin onları şiddet ve istismara maruz bırakan ailelerine ittiği örneklere yer verilen araştırmada ASHB İl Müdürlüğünden bir katılımcı şöyle konuştu:
“Çocuk, mesela şiddet uygulayan babaanneye, anneanneye… Annesi vefat etmiş, babası hapishanede, kaç defa kaçıyor. Niye gidiyorsun? diyorum, “O beni seviyor”, diyor. Mesela akşamları kuru ekmek yiyor, “Niye gidiyorsun, ne var orada?” dediğimde, “O beni seviyor, beni terk etmiyor.” Yani ben mesela, akşam terk ediyorum onu, akşam eve gidiyorum. O, terk etmiyor.”
Zorluk çıkaran çocuk gönderiliyor
Araştırmanın önemli bulgularından biri de çocukların desteğe en ihtiyaç duyduğu anlarda kurum tarafından ailelerine gönderilebilmesi. ÇODEM’den bir katılımcı konuyla ilgili, “17 yaş- 16 yaş gibi karar verilecek olanları, evlendirilecek olanları evine gönderiyoruz. Gebelikleri ilerleyen çocukları, doğum yapması gerekenleri…” dedi.
Araştırmacılara göre bu aksaklıklar, sosyal servis sisteminin 2013 yılında kaldırılmış olmasından kaynaklanıyor. Bir diğer sorun ise kuruluş bakımına uyum sağlayamayan ve yoğun düzeyde sorunları olan çocukların, zorluk yaratmaları nedeniyle çeşitli gerekçelerle ailelerine ya da farklı kuruluşlara gönderilmesi.
Bir buçuk ay sonraya randevu
Sosyal destek ve rehabilitasyon konusunda devlet hastanelerinin de sınıfta kaldığı belirtilen çalışmada hastanelerde kısa süreli ve ilaç tedavisi odaklı anlayış ve devlet koruması altındaki çocukların randevuda önceliğinin olmamasının tedaviyi geciktirdiği vurgulandı. ÇODEM’den bir katılımcı konuyla ilgili olarak, “Çocukları muayene bile ettiremiyoruz. Bugün çocuğun biri acil krize giriyor, her gün bir yeri yıkıyor, dağıtıyor… Randevu aldık. En yakın randevu, bir buçuk ay sonra. Düşünün yani çocuk, o zamana kadar kafayı da sürekli duvara vurup… Yanında personelle gezdiriyorum.” diye konuştu.
Araştırmacılar Doç. Dr. Öztürk, Doç. Dr. Albayrak, Prof. Dr. Karataş ve Doç. Dr. Aslan Türkiye'de çocuk koruma politikalarını güçlendirmek için erken uyarı sistemlerinin kurulması, vaka yönetim modelinin uygulanması ve sosyal incelemelerin kapsamlı yapılması önemli olduğunu kaydetti. Ayrıca uzmanların eğitimi, çocuk istismarı konusunda özel teknikler ve psikolojik destek içeren eğitimlerle desteklenmesi gerektiği belirtildi.