"Tükenmişlik" kitlesel bir fenomen haline geldi. Son zamanlarda stresli kariyeristlerden ünlülere, aşırı çalışan işçilerden ev hanımlarına kadar hemen herkes tükenmişlik sendromu yaşadığını söylüyor. Gerçekte yaşadığınız şey nedir? Depresyonda mısınız yoksa tükenmişlik sendromu mu yaşıyorsunuz?
Uzman Klinik Psikolog Mehmet Başkak, depresyon ile tükenmişlik sendromu arasındaki farklar hakkında önemli bilgiler verdi:
1970’LERDE ADI KONULDU
"Yoğun bir tempoda çalışanlar, kendilerini çok yaşamadan sadece işi ya da başkaları için yaşayanlar bir süre sonra bezgin, bıkkın, mecalsiz bir duruma düşebiliyor. Tükenmişlik terimi 1970'lerde Amerikalı psikolog Herbert Freudenberger tarafından ortaya atıldı. Freudenberger bu terimi; şiddetli stresin “enerjisizlik, başarısız olma, yıpranma” gibi sonuçlarıyla tanımlamıştır. Örneğin başkaları için kendilerini feda eden doktorlar ve hemşireler sıklıkla "tükenmiş", bitkin, yorgun oluyorlar ve bununla başa çıkamıyorlar. Günümüzde bu terim sadece bu meslekler için veya kendi kendini feda etmenin karanlık tarafını vurgulamak için kullanılmıyor. Neredeyse herkes tükenmişlik sendromu yaşadığını söylüyor.
Amerikan Psikoloji Derneği’ne (APA) göre, kişilerin uzun bir zaman boyunca bitkinlik hissetmesi, enerjisinin düşük olmasından yakınması, çevrede olup bitenlere karşı ilgisinin azalması; hiç bir işe başlayamaması ya da başladığında bitirememesi şeklinde bir performans düşüklüğü olarak kendini belli ediyor.
TÜKENMİŞLİK SENDROMU TIBBİ BİR DURUM MUDUR?
Stresli bir yaşam tarzı, insanları aşırı baskı altına sokabilir. İnsanlar bitkin hissedebilir, sürekli gerginlik içerisinde olduklarını hissedebilir, yorulabilir ve bunun üstesinden gelemeyebilirler. Uzun süre boyunca hayata karşı kendisini yorgun hisseden, sürekli erteleyen ve enerjisi bitmiş gibi hissedenler; sürekli bir mutsuzluk ya da yaşama karşı tatsızlık hissedenler için elbette ki ciddiye alınması gereken bir durumdur.
TÜKENMİŞLİK SENDROMUNA NELER SEBEP OLUR?
Sürekli bir başarılı olma çabası içerisinde yoğun çalışma temposu, uzun süren bir rekabet ortamı içerisinde baskı altında hissetme, devam eden bir stres yükü, kendini ailesinden ve çevresindeki yakınlardan sorumlu hissederek yaşama, insanların kendi ihtiyaçlarını ihmal etmesine neden olan aşırı yükümlülük, özel hayatına vakit ayırmama, belirli bir yaştan sonra yalnızlık gibi birçok neden vardır.
Tükenmişlik, uzun süreli strese karşı gelişen bir tepki olup bir hastalık olarak tanımlanması doğru değildir. Bununla beraber birçok sorunun belirtisi olabilir, depresyon gibi birçok rahatsızlıkla iç içe geçmiş olabilir.
TÜKENMİŞLİK SENDROMUNUN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Tükenmişliğin çok çeşitli semptomları olduğu düşünülmektedir. Bunlardan hangisinin tükenmişlik ve hangilerinin olmadığı konusunda genel bir mutabakat olmamasına rağmen en çok kabul gören görüş Christina Maslach’a aittir. Kendi adıyla anılan bir tükenmişlik ölçeği de geliştirmiştir.
Maslach’a göre yoğun tempoda çalışanlar, uzun süreli iş ilişkileri ile yaşamını belirleyenlerde, duyarsızlaşma, başarısızlık hissi ve duygusal tükenme olarak ortaya çıkar.
İnsanlar bir sabah kalktıklarında kendilerini birden bire tükenmiş hissetmez, bu uzun bir birikimin sonucudur. Uzun bir zaman sinyallerini verir, bu açıdan belirtiler hissedildiğinde tedbir alınmalı ve ağır bir soruna dönüşmeden çözüme odaklanılmalıdır.
Tükenmişlik teşhisinde kriter olan belirtileri üç ana başlıkta toplamak mümkün:
Fiziksel belirtiler: Dermansızlık, sürekli devam eden bir halsizlik hali söz konusudur. Yorgun uyanmak, anlamsız bir bitkinlik, uyuşukluk halleri hissedilebilir. Uykusuzluk, baş ağrıları, kaslarda rahatsızlık hissi kendini gösterebilir.
Psikolojik Belirtiler: Tükenmişlik sendromu yaşayan insanlar, sürekli bir gerginlik halini yaşarlar. Somut bir sebep bulamasalar da belli belirsiz bir gerilim hissinden şikayet ederler. Rahat değillerdir, bir huzursuzluk ya da sanki bir şeyler eksik duygusu, özgüvende azalma hissederler. Motivasyon düşüktür, tatminsizlik, kaygılar ve kendini soyutlanmış hissetme şeklinde duygular yaşayabilirler. İşlerini giderek daha stresli ve sinir bozucu bulurlar. Aynı zamanda, giderek kendilerini duygusal olarak iş yerinden uzaklaştırabilir ve çalışmalarıyla ilgili hissizleşmeye başlarlar.
Davranışsal Belirtiler: Sürekli bir erteleme davranışı hakimdir. Normalde bir saatte bitireceği bir işi günlerce, haftalarca erteleyebilirler. İşe gitmek yerine, görevlerini yapmak yerine başka şeylerle zaman geçirirler. Tepkisel, sinirli ya da alınganlık artmıştır. Çalışma koşulları ve meslektaşları hakkında lakayt olmaya başlayabilirler. Tükenmiş olan insanlar işlerine ve görevlerine karşı hoşnutsuzdur, zor konsantre olurlar, dinleyemezler, şikayet etseler de zamanın boş geçmesinin farkındadırlar ve bu durumlar öz bakımlarına da olumsuz yansıyabilir.
TÜKENMİŞLİK SENDROMU İLE DEPRESYON ARASINDAKİ FARK NEDİR?
Tükenmişlik için tipik olarak kabul edilen belirli semptomlar depresyonda da görülür. Bunlar arasında: Aşırı tükenme, keyifsizlik, hüzünlü hissetmek ve performans düşüşü vardır. Tükenmişlik sendromunun belirtileri, depresyonda da görülmektedir. Fakat kişisel ihtiyaçlarını uzun süre ihmal ederek yoğun çalışma temposuna uzun süre devam eden bir insana uzun bir tatil yapması veya işten ayrılması önerilebilir. Yalnızca işten dolayı tükenmişlik sendromu yaşayanlar bu tavsiyeye uyarlarsa kendilerini toparlayabilirler. Ancak depresyonu olan kişiler bunu yaparsa, durumlarını daha da kötüleştirebilirler. Çünkü ihtiyaç duydukları yardım ciddi bir psikoterapi veya psikiyatrik müdahale gibi çok farklı tedavi şekilleri olabilir.
Yine de tükenmişlik sendromunun bazı özellikleri çok özgüldür. Örneğin, tükenmişlik sendromunda sorunlar iş kaynaklıdır. Depresyonda, olumsuz düşünceler ve duygular yalnızca çalışma ortamından değil, yaşamın her alanıyla ilgili olabilir, travma temelli olabilir.
TÜKENMİŞLİK SENDROMUNA KARŞI NE YAPMALI?
Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoterapist Mehmet Başkak, önlemler ve yapılacaklar hakkında şunları söyledi:
“Bireysel olarak yapılması gereken en önemli şey pilimizin bittiğini hissetmeye yakın kendimize yaşamın başka alanlarından deneyimler katmak olmalıdır. Kişisel ihtiyaçları, duygusallığımızı, hobilerimizi, bize heyecan veren yaşamın güzelliklerini kendimize hediye etmeliyiz. Bize hayatı anlamlı kılan etkinlikler, sosyalleşme ortamları, eğlenceli faaliyetler, hobiler, egzersizler kişiyi tazeleyen süreçlerdir. Bir yandan iş hayatımıza devam ederken bir yandan yaşamın güzelliklerine dahil olmalıyız, anlamlı ve eğlenceli bir akışı önemsemek gerekiyor.
Yukarıdaki belirtilerden çoğu uzun zaman devam ediyorsa bir uzamandan mutlaka destek alınmalıdır. Psikoterapi ya da hipnoterapi uygun çözümler olabilir. Hipnoterapi ile kişinin motivasyon kaynakları uyandırılmakta ve bitkinlik, hayata karşı keyifsizlik duygularının bertaraf edilmesi 5-6 seansta sağlanabilmektedir.”