Türkiye’de hangi iktisatçı ,siyasetçi , akademisyen veya seçmene Türkiye’ekonomik krizi nasıl aşar derseniz size verecekleri cevap üç aşağı beş yukarı hep aynıdır. Eğitim reformu ve hukuk reformu yapılmalıdır cevapları alınmaktadır. Hukuk ve eğitimle reformları özgürlüklerin genişletilmesi elbette çok önemlidir! Fakat burada asıl ana sorunun enflasyon olduğunu paramızın değerini koruyamadığımızı satınalma gücünü sürekli yitirdiğimizi anlayamıyoruz.
Son beş yıldır katıldığım televizyon programlarında, söyleşilerde ve yazılarımda büyük bir kriz dalgasının geldiği hükümetin enflasyonu önemsemediğini hedeflerden şaşarak ucuz para arzı ile Türkiye’yi borçlanarak büyütme hedeflerine götüren ekonomi politikalarının başımıza büyük dertler açacağını defalarca söyledim.
Maalesef iktisatçısından sanayicisine siyasetçisinden vatandaşına kadar enflasyonu önemseyen yok.
Dünya’da bir çok ülke enflasyon yaratmaya çalışırken Türkiye bu ortamda çok yüksek enflasyona sahip halde! Böyle bir dünyada bukadar büyük bir enflasyona sahip olmamızın en büyük nedenlerinden biri üretime dayalı ekonomi politikamız olmaması ve para politikalarımızın günü kurtaran üretim düşmanı yüksek enflasyon üreten düzeyde olmasından kaynaklanmaktadır.
Merkez bankamız son üç toplantıda aldığı faiz yükseltme ile doğru kararlar almaktadır. Bu kararları alırken kesinlikle enflasyonu % 6 seviyelerinde görene kadar piyasalarda parasal sıkılaştırmayı destekleyen adımları atmayı sürdürmelidir. Enflasyon kalıcı olarak Türkiye için % 4 - % 7 seviyelerinde olmadıkça TL’nin istikrar kazanması imkansızdır.
Paranızın alım gücünü koruyamadıkça yaptığınız hukuk, eğitim reformunun da faydasını göremezsiniz. Türkiye sürekli ithalata ve ucuz para politikasına bağlı sağlıksız büyümeler nedeniyle dünyada enflasyonun % 0 - % 3 olduğu bir ortamda % 15 gibi yüksek bir enflasyonla ekonomisini zora sokan, borçlanmaya dayalı sağlıksız bir ekonomik modelle ucuz insan gücüne katma değersiz ihracata hapis olmuş durumdadır.
Faiz sebep enflasyon sonuç diyenlerin bunun böyle olmadığını görmeleri 120 milyar dolar rezerv yakarak oldu! Halbuki en temel basit kitaplarda dahi enflasyonun bir ülke için nekadar büyük bir sorun olduğu enflasyonun kontrol edilemediği ülkelerde enflasyonu durdurmak için faiz silahının ve ekonomideki iç talebin yavaşlatılması gerektiği çok açık şekilde belirtilmektedir. Merkez bankası faizleri % 17 seviyesine çekmekle piyasalara artık ben enflasyonla ciddi mücadele edeceğim mesajı vermektedir.
Merkez bankası bu anlayışta enflasyonu tek hanelerde görene dek faiz indiriminde asla acele etmemelidir. Türkiye Merkez bankası ve hükumet eş güdüm ve istikrar halinde enflasyonun üzerine kararlıkla gitmeli !
Büyük projeleri ve israfı önleyerek bütçe disiplinini sağlamalıdır.
Türkiye’de olan enflasyonun 3’te biri herhangi bir Avrupa ülkesinde olsa inanın bana hükumet istifa eder ülke seçime gider!
Seçmenin enflasyonun fakirleşmek olduğunu alım gücünü yok ettiğini ciddi manada anlaması ve sandık önüne geldiğinde iktidarı cezalandırmalıdır.
Seçmen enflasyon konusunda ciddi olmadıkça siyasiler bu konuda yanlış yollara sapıp ülkeyi üretimden iç kaynaklarla beslemek yerine yurt dışından yüksek faizle borçlanıp iç talebi artırarak ve kalitesiz ihracatla büyütmeye çalışıp günü kurtaran politikalar belirleyip Türkiye’nin başına cari açık ve yüksek borçluluğu bela etmektedir.
Yüksek cari açık ve tasarruf etmekten yoksun bir devlet hazinesi ve halk yapısı katmadeğerli üretim sağlayamaz!
Tüketim yoluyla büyümek cari açık ve makro dengesizlik oluşturmaktadır. Cari açık adıyla açıklanan rakamlar ülkenin zarar ettiğini açıklar düzeydedir.
Seçmen şunu anlamalı bir hükumet cari açık veriyorsa ihracatı az,ithalatı çok demektedir. Ülkeyi bir şirket olarak düşünürseniz şirketiniz 200 milyar dolar ithalat 80 milyar dolar satış yapmış olsun bunun adına şirketinizde nasıl ki zarar derseniz!
Ülkeyi yönetirken yüksek cari açığınız varsa ihracatınız az ithalatınız çok tüketime ve ithalata dayalı bir üretim politikanız var dolayısıyla siz ülkeyi zarar ettiriyorsunuz demektir.
Şirketinizi bu derece zarar ettiren bir genel müdürü nasıl ki şirkette tutmazsınız ülke yönetimindede enflasyonu kontrol edemeyen paranızın alım gücünü koruyamayan hükumetleri seçmen cezalandırmadıkça Türkiye hiç bir zaman kendini kandırmaktan öteye geçemez. Enflasyondan kurtaramaz üretime dayalı bir ekonomi politikasına geçemezsiniz. Bu şartlar oluşmadıkça , Türkiye üretmez parası değer kazanamaz dolayısıyla enflasyonla baş edemez bunun sonucundada zenginleşemez!
Özetlemek gerekirse “PARA “ eşittir “ÜRETİM GÜCÜDÜR!”
Üretim gücünüz yok ise, ithalata dayalı bir ekonomik modele mahkumsanız enflasyon dolayısıyla fakirleşme kaçınılmazdır. Türkiye merkez bankası para politikası ile sadece tehlikeleri bir süre öteleyebilir fakat çözüm sağlayamaz.
Çözüm için hükumetin neye mal olursa olsun ilk öncelikle enflasyonla savaşmasıdır. Hükumet Üretimi ve enflasyonu ciddi görüp buna göre aksiyonlar almayıp borçlanarak Türkiye’yi çokdaha büyük bir borç ve enflasyon krizine sokmaktan öteye geçemez.
Türkiye‘nin ekonomisinin gelişmiş ülkeler ligine girebilmesi için en öncelikli ana sorunu ‘Enflasyon’dur! Ancak Enflasyonu tek hanelere düşürme hedefinden şaşmadan yapılan eğitim ve hukuk reformu size faydalı sonuç verir. Enflasyonun nedenli büyük bir bela olduğunu anlamayan para politikası ve siyaset Türkiye’yi üreten bir ekonomi haline getiremez.
Eğitim ve Hukuk reformları dört dörtlük yapılsa dahi enflasyonla ciddi mücadele edilmedikçe Türkiye zenginleşemez! İnsanların en öncelikli düşünceleri kaliteli beslenmek, barınmak, çocuklarına daha rahat bir yaşam sürdürmektir! Çalışanlarının %42’si asgari ücretle çalışan, % 14’ünün işsiz olduğu bir toplumda zenginlikten bahsedemiyeceğiniz gibi! İnsanlar açlık sınırında yaşarken bireylere hukuk ve eğitim reformunu anlatamazsınız! Bireylerin bu bilince gelebilmesi için toplumu en temel hakları olan kaliteli beslenme ve barınma ihtiyaçlarını yapabilir şekilde zenginleştirmeniz gerekmektedir. İnsanlar fakirlikle boğuşurken özgürce düşünmekte ve memleket meselelerini anlamakta zorlanıyorlar,akabindede kaliteli seçmen olamıyorlar!!! Kaliteli bilinçli seçmen olmayınca da seçim sonuçları ülkeye bir hedefe taşıyamıyor.
Türkiye hangi reformu yaparsa yapsın! Şunu seçmeni,siyasetçisi,sivil toplum örgütü temsilcisi çok iyi anlamalı! Başımızda üç büyük belayı hal etmedikçe temeli doğru düzgün kurmadıkça Türkiye zenginleşemez reformların etkisini göremez!!!!
Nedir bu üç bela ?
-
ENFLASYON
-
Üretime dayalı değil ,İthalata ve borçlanmaya dayalı büyüme modeli
-
Kalitesiz düşük işçilik ücretini kullanılarak yapılan katma değersiz ihracat
Bu öğretileri anlamış, sorunlarını çözmüş zenginleşmiş reformlarının faydasını görmüş bir Türkiye ‘de görüşmek ümidi ile....