Matematik bu kadar kolay” cevabını salondaki diğer müdahil avukatlar alkışladı.
Tanık Ahmet Uygun, “Olayın birebir şahidi olmadım ama olay olduğu sırada ben ile Okan evdeydik. Ali İsmail’i olaydan sonra Turhan buldu. Durumunun çok kötü olduğunu söyledi. Fırat ile birlikte giderek onları bulduk. Kaldırımın üzerinde oturuyorlardı. Başında çok ciddi yaralar vardı. O sırada Ali İsmail’in canını daha fazla sıkmamak için bir şey sormadık. Okan’ı da çağırdık ve üniversitenin içindeki hastaneye gittik. Ali İsmail’e sorduk ne olduğunu, çok kötü dayak yediğini ve yerde tekmelendiğini söyledi. Sivil ve polislerin dövdüğünü söyledi.
Hastaneden müdahale edemeyeceklerini söylediler ve Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne sevk ettiler. Ben de muayeneye girdim. Moralini düzeltmek için. Doktor muayene ederken Ali İsmail ‘Cuma günü sınavlarım var. İyileşir miyim?” diye sordu. Doktor de iyileşeceğini söyledi.
Birisi başına darbe aldığı zaman uyumaması lazımdı. Doktora bunu da söyledik. Sıkıntı olmayacağını ve ortopediye gitmemiz gerektiğini söyledi.
Sabah Çarşı karakoluna gittiler. İfadeye gerek olmadığını ve direk muayeneye gidebileceğini söylediler. O süreçten sonra ben Ali İsmail’i görmedim. Biz yolda gelirken Ali İsmail bu olayı ailesinin öğrenmesini istemedi. Ama biz buna karşı çıktık. Ailesinden korktuğu için ev taşıma konusunu söylemiş olabilir ama ev taşıma olayı kesinlikle olmadı” diye ifade verdi.
Mevlüt Saldoğan, “Kendileri veya rahmetli Ali İsmail, daha önce kullandığı bu ilaçlardan bahsetmiş mi?” diye sordu. Ahmet Uygun ise gittikleri doktorlara rahatsızlığından bahsettiğini söyledi.
Tanık Okan Korkmaz, “Gece saatlerinde Turhan aradı. Ali İsmail’in iyi görünmediğini söyledi. Fırat bir süre sonra Turhan ve Ali İsmail ile buluştu ve iyi görünmediğini ve benim de gelmemi belirtti. Onlarla buluştum. Üniversitenin içindeki hastaneye gittik. Ali İsmail’in vücut röntgeni çektiler. Doktor hanım vücudunda kırık olduğunu kafası için tomografi cihazı bulunmadığını söyledi.
Buluştuğumuzda Ali İsmail pek iyi görünmüyordu. Başında ve omzunda darp izi vardı. Ne olduğunu sorduk ve hatırlayamadığını söyledi. Konuşmasında da güçlük vardı. Dişlerinden birisi kırıktı. Bu nedenle biz de onu fazla zorlamadık.
Final haftasıydı, olayı büyütmek istemedi ve doktora eşya taşırken düştüğünü söyledi. Ambulansla Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne sevk ettiler. Burada bekledik, röntgen ve tomografiye gittik. Doktor Ali İsmail’e ağrı kesici vurdu. Ali İsmail bu sefer olayı anlattı. Polisler ve sivillerin karışık olarak dövdüğünü söyledi. Doktor raporlara baktı ve Ali İsmail’in bir şeyi olmadığını hafıza kaybının da birkaç gün içinde geçeceğini söyledi. Doktor sınava kadar bir şeyi kalmayacağını söyledi.
Ortopedi servisinde muayene için bekledik, Ali İsmail’in durumunun adli vaka olduğu için sıra veremeyeceklerini önce karakola gitmemiz gerektiğini söylediler. Ali İsmail çok yorgun ve yürüyemez halde olduğu için eve döndük. Daha sonra Çarşı karakoluna gittik, oradan Odunpazarı karakoluna gittik. Ali İsmail ifadesini verdi daha sonra gittiğimiz hastanede teşhis konuldu.
Girdiğimiz her doktorun yanında daha önceki hastalığını belirttik” diye ifade verdi.
Sanık Mevlüt Saldoğan, “Okan, Ali İsmail Korkmaz’ın akrabası. Bütün hastane sürecinde en yakınında olduğunu söyledi. Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde Beyin Cerrahi Bölümü’ne görünmesini söylemişler. Niye böyle bir ihmali yaptılar?” diye sordu. Okan Korkmaz ise, “Acildeki doktor ciddi bir durumu olmadığını söyledi biz de o nedenle göstermedik” cevabını verdi.
Tanık Fatih Kırbaş, “Adını daha sonra öğrendiğim Serkan Kavak sokağa geldi. Sokakta vatandaşları geçirmedi. Elinde odun ile gelmişti. ‘Ben bu sokağın Başbakanıyım’ diye bağırdı. Bir süre sonra ortaya çıktılar, 8-10 kişilik grup, eylemci zannettikleri fırının önünde bekleyenleri dövdü. Olaylar yatışınca dövülen şahıslar fırının içine girerek kamera kayıtlarını izlediler. Bu 8-10 kişilik grup, sıralı araçların aralarına ve bina kapılarına saklanarak pusu kurdular. O sırada Çevik Kuvvet ve TOMA eylemcileri püskürtmüştü. Bazı eylemcileri sokağın içine soktular. Sokağa giren eylemciler zikzak çizerek kaçmaya çalıştılar. Bir tanesi yere düştü ve darp ettiler. Pusuda yatan grup, bizim evin olduğu tarafa seslenip, ‘Çevirin, çevirin’ diye bağırdı. Fırıncı ve 3 kişilik grup yola çıktılar. Birini çevirdiler ve çelme takmaya çalıştılar. Eylemci kepenge çarparak düştü. Can havliyle bir iki küfür sarf etti. Küfrü duyunca sivil, fırıncı ve yanında çalıştığını düşündüğüm kişi yerde yatan şahsı darp ettiler. Yerden kalkan şahıs, ‘Başım, başım’ diye ağlayarak kaçtı” diye olayı anlattı.
Sefa Kırbaş, “Ben şahsı yerde gördüm. Bir refleksle pencereyi açtım ve aşağıya baktım. Yerde hareketsiz yatıyordu. Daha sonra yediği dayağın etkisiyle küfretti. Küfredince çok kötü bir şekilde kafasına tekmeyle vurdu” diyerek olay anını anlattı.
Savunma avukatının “8-10 kişinin sayısını düzeltmek yerine neden daha önce verdiğin ifadedeki şahsı değiştirmeyi tercih ettin?” sorusu üzerine Sefa Kırbaş, “3-4 kişi kaçanları kovalarken, diğer 3-4 kişi ise yakaladıklarını götürüyordu. Matematik bu kadar basit” cevabını salondaki avukatlar alkışladı. Sefa Kırbaş’ın ifadesinden sonra kardeşi O.K.’ın ifadesi alındı. İfadenin alınmasının ardından duruşmaya ara verildi.