Geçmiş zamandan birgün..
Bir banka oturdum, biraz mola vermek için. Aslında mola bahaneydi, severim sohbet etmeyi özellikle yaşlı teyzelerle, amcalarla..
Yanına oturduğum teyzeye gülümsedim, selam verdim. Başladık sohbet etmeye. Nasılsın teyzeciğim? “İyiyim” dedi hafif bir tebessümle. Ama pek de iyi olmadığını o buğulu bakışlarından ve ses tonundan anlamıştım..
Teyze evladın var mı? Yakınındalar mı bari?.. Tahmin ettiğim gibi teyzem, dertliydi. “Ahh be kızım, iki merdiven kadar yakın, bir dağ gibi uzaklar”, dedi ve durdu. O koca gözlüklerin arasından, gözlerinin dolduğunu gördüm. Dedim ya vardı bir derdi teyzenin, halinden anlamıştım.
Ayşe teyzemin iki çocuğu varmış. Eşini beş yıl önce kaybetmiş, yalnız yaşıyormuş..
Meğer çocuklarıyla aynı apartmanda oturuyormuş. Ama kapısını bile çok nadir çalarlarmış. Üstelik çocuklara o evleri rahmetli eşi ölmeden birlikte almışlar..
İçim burkuldu. Bu kaçıncı diye düşündüm. Kaçıncı keredir aynı olayla karşılaşıyorum, okuyorum, görüyorum. Ne yazık değil mi? İnsanın üzülmemesi elde değil..
Genelde yaşlılar yakınları tarafından bir yük olarak görülüyor. Özellikle yaşadığımız şu zor günlerde bile hastaneye yatırır yatırmaz sırra kadem basanlar da var, hiç ardına bile bakmadan..
Ne yazık ki bunun son örneğini Darıca Farabi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Mustafa Güneş hoca yüzümüze bir tokat vurur gibi açıkladı..
Hastaneye yatan anne ve babalarını terk eden insanların olduğunu duymak hepimizin vicdanlarımızı bir kez daha sorgulamamıza neden oldu.
Açıklamayı okudukça utandım, sıkıldım, üzüldüm..
Öfkeliyim bu yalnızlığa ve terkedilmişliğe mahkum eden çocuklara ve onlar gibi evlatlara. Şu fani dünyada bizlerin imtihanı sadece namaz ile oruç ile değil. Yaşlı ana-babamıza bakmadıktan sonra fısır fısır tespihler çeksek, namazlar kılsak, oruçlar tutsak hiçbir kıymeti yok..
Sizce de anaya-babaya, yanımızda yaşlanmış olan büyüklere sabırla, merhametle bakmak imtihanların en kıymetlisi değil mi?
Oysa ki yaşlılar çocuklar gibidir; alıngan ve kırılgan koca bir çocuk gibi. Nasıl çocuğumuzun ihtiyaçlarını gücenmeden karşılıyorsak, onların ihtiyaçlarına da elimizden geldiği kadar cevap vermeli, gönüllerine hitap etmeli, ekmeğimizi aşımızı paylaşmalıyız..
İnanın onları mutlu etmek o kadar kolay ki. Ufak bir tebessüm, bir gülücük, sıcak bir bakış, bir dokunuş o kadar önemli ki bu koca çocuklar için..
Onlar bizim muhteşem “hayat dershanemiz”..
Bizleri büyütüp, istikbalimizi şekillendiren, insan içine çıkmamızı sağlayan o koca çocuklarımıza iyi bakalım. Son zamanlarını huzur içinde geçirmelerini sağlamak ve sonradan pişman olmamak için yaşlılara daha ilgili davranalım..
Birgün Allah uzun ömür verirse hepimiz aynı yollardan geçeceğiz di mi ama? Bizler de yaşlanacağız. Her zaman şunu derim “eden bulur”. Yeter ki vicdanımızı köreltmeyelim..
Son olarak duyarlılık göstererek, kamu görevlilerinden beklenmeyecek bir hareketle alışılmışın dışında cesurca yaptığı açıklamasından dolayı Mustafa Güneş hocamıza teşekkür ediyorum. Ülkemizin korana virüse karşı mücadelesinde İnsan üstü çabası ile gecesi gündüzü olmadan çalışan tüm sağlık çalışanlarımıza sonsuz şükranlarımı sunarak kolaylıklar diliyorum.
Allah herkese vatana, millete hayırlı evlatlar yetiştirmeyi nasip etsin inşAllah..
Rastgele İNSANLIK..