Bir nehir kıyısında akan suları izlemek gibi, hayat akıp giderken biz ona bakıp duruyoruz ardından..
Bazen sırf eleştirilme korkusundan hayallerimizi kendi ellerimizle çöpe atıyoruz..
Sonrasında hayallerinden uzağa düşmüş, özgüvenini yitirmiş, mutsuz insanlar topluluğunun bir üyesi olmuş öz güvenini yitirmiş bireyler..
Oysaki başkaları bizim fikirlerimizi saçma bulsalar da, inandığınız doğrulardan asla vazgeçmemek gerekmez mi sizce de?
Bazen ufak bir kıvılcım ile harekete geçer insan..
İşte okuduğumda beni de harekete geçirerek farkında olmanın farkına varmamı sağlayan bir konuşmayı paylaşmak istiyorum sizlerle..
Konuşmacı sözlerine, elinde tuttuğu altın lirayı göstererek başladı. Odayı dolduran yüzlerce kişiye şu soruyu sordu:
Bu altını kim ister?
Hemen hemen bütün eller havaya kalktı. Konuşmacı devam etti.
“Bu altını, aranızdan birine vereceğim ama önce bazı şeyler yapmak istiyorum”. Konuşmacı altını yere attı ve ayakkabısıyla üzerinde tepindi. Sonra yerden aldığı, tozlara bulanmış altını salondakilere doğru gösterip yine sordu:
“Bu altını hala isteyen var mı?”
Eller yine havadaydı. Bu defa altını yardımcısının getirdiği çamur dolu bir kavanoza attı. Çıkardığında, üzerindeki çamurdan altın görünmüyordu. Aynı soruyu sordu bir kez daha. Eller yine havadaydı ve herkes altını istiyordu. Konuşmacı gülümseyerek şöyle dedi:
“Arkadaşlar, burada çok önemli bir şey görüyoruz. Ben bu altına ne yaparsam yapayım siz her haliyle onu istiyorsunuz. Çünkü başına gelenler onun değerini düşürmüyor. O hala değerli bir altın. Birçoğumuz bu altının başına gelenleri yaşarız. Yere düşer, hırpalanırız ve canımız yanar. Bazen üzerimize çamur fırlatılır. Bazen de biz çamura düşeriz. Ama hiçbirisi önemli değildir; yeter ki önümüzde duran güzelliği hiç unutmayalım ve mutluluğun bunlara bağlı olmadığını bilelim. Değerimizi, bizi başkalarının nasıl gördüğü veya başımıza gelenler belirlemez. Musibetleri karşılama şeklimiz, gerçek değerimizi belirler.”
İşin özü; eğer bir şeyi elde edemiyorsak, bunun engellerle hiçbir ilgisi yoktur..
Dolayısıyla ortada suçlanacak kimse de yok di mi?
Yalnızca sorumlu olması gereken bir kişi var ve o da bizden başkası değil!
Hayat yolunda ilerlerken kendi hayallerini feda etmiş insancıklara dönüşmemek için koşullar ne olursa olsun her durumda elimizden gelenin en iyisini yapmamız gerekir..
Denemeyi bırakırsak hayalimizin gerçekleşme ihtimalinden vazgeçmiş olmaz mıyız? Kazanmak isteyenin vazgeçmek gibi bir lüksü olmamalıdır. Olmadı mı? Tekrar deneyin, sonra tekrar, tekrar..
İç ve dış seslerin sizi sabote etmesine izin vermeden, pes etmeden ve umudu asla kaybetmeden..
Allahaşkına istediklerimizi engellemeye kimin gücü yeter ki?
Hiç kimsenin!
Hayal gücümüzü gerçekleştirmek onu ortaya çıkarmak, gerçeğe uyarlamak için gerekli olan o sihirli kıvılcım bizde, bizim saklı bahçemizde..
Tek yapmamız gereken bahçemizde saklı olanı bulmak ve karşımıza çıkan tüm engelleri bir bir çözmemiz gerektiğini bilmek..
Geçmişinizi resetleyerek, tüm benliğinizle kendinizi yeniden programladığınız ve hayallerinize ulaşabileceğiniz günler diliyorum..
Sağlık ve sevgiyle kalın..
Rastgele İnsanlık..