Yaptığı yazılı açıklamada, iki ay önce, Meclis'te üç milletvekiliyle özel bir sohbet sırasında yaptıkları konuşmada, "Bir milletvekili arkadaşlarının, odasından Atatürk resmini kaldırdığını" söylediğini ifade etti.
Bu sözlerinin basına yansıması üzerine tartışmaların başladığını belirten Nazlıaka, 19 Aralıkta görüştüğü Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Bu olay doğru mu" diye sorduğunu, kendisinin de "Evet, bir arkadaşımız duvardan Atatürk resmini kaldırmıştı ama basındaki gibi büyütülecek bir şey değil" yanıtını verdiğini aktardı.
Nazlıaka, bunu yapanın kim olduğunun sorulması üzerine ise Ankara Milletvekili Necati Yılmaz'ın ismini verdiğini kaydetti. Yılmaz'ın odasına bugüne kadar iki defa gittiğini vurgulayan Nazlıaka,açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Birinde il başkanımızın eşini götürdüm ve sonra oradan ayrıldım. İkinci gidişimde ise yalnızdım. Oturdum, biraz sohbet ettik. Odasında sigara içildiği için camı açmak için ayağa kalktım. O sırada duvara baktım. Meclis'teki odalarımızda Atatürk'ün, parti amblemimizin ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun resimleri bulunmaktadır. Duvarda bu üç resimden Atatürk resminin olmadığını gördüm. Kendisine o resmi niye kaldırdığını sordum. 'Dışarı astığını' söyledi. Bunu garipsedim. İçimden, 'dışarı asmak için bir başka Atatürk resmi bulamaz mıydı?' diye geçirdim. Bunu da ona belli ettim. Bu olay tek başına sorun olacak bir şey değildi. Anlık bir refleks Meclis’te maksadını aşan bir konuşmaya dönüşmüştü. Necati Yılmaz, benim aynı çatı altında ve hatta aynı ilde yıllarca beraber siyaset yaptığım ve bazı konularda ideolojik ayrışmalarımız olsa da takdir ettiğim bir arkadaşımdır."
Tüm bu süreçlerde, Genel Merkez ve konunun asıl muhatabının sessizliğini koruduğunu savunan Nazlıaka, bir komisyon kurularak, kötü yönetilen sürecin hasarının kendi üzerine yıkılmaya çalışıldığını iddia etti.
"PM toplantısından keşke ayrılmasaydım"
Bundan sonraki süreçte, 9 Ocakta kendisini arayan Kemal Kılıçdaroğlu'nun özel kalemine ve Grup Başkanvekili Özgür Özel'e "Kendisi niye bunca zaman bekledi, o komisyonu kurmadan önce benimle görüşmeliydi" dediğini aktaran Nazlıaka, "Asla Necati Yılmaz ile yüzleştirilmek için aranmadım. Parti Meclisi toplantısından erken çıkmam ise hataydı. Ancak dört saat boyunca hak etmediğim derecede sözlere maruz kaldığım, bazı PM üyelerinin de düşmanca diliyle karşılaştığım o baskı ortamına daha fazla dayanamadım. Bazı yerlerde yazıldığı gibi 'ağlayarak' değil, mikrofonsuz bir konuşma yapıp, isyan ederek oradan ayrıldım. Keşke ayrılmasaydım" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun, bu olaylar üzerine, "Atatürk resmini indiren bir kişi, bizim yol arkadaşımız olamaz" sözlerini anımsatan Aylin Nazlıaka, "İlk günden beri bu duyarlılıkta idiyse neden ilk gün Necati Yılmaz'ı çağırıp 'Niçin indirdin?' diye sormadı? Bunu öğrenmek için bir komisyona gerek var mıydı" diye sordu.
"Günah keçisi seçildi"
Krize "kurban edildiğini" ileri süren Nazlıaka, şu görüşlerini paylaştı:
"Aile içinde, ilgili kişiler arasında kalması gereken o üç dakikalık konuşmayı çarpıtarak servis edenin, yanlış algıyı basında köpürtenlerin değil, benim yargılanmam kesinlikle siyasi bir karardır. Ne bir milletvekilimizin Atatürk'e saygısızlığı ya da düşmanlığı olduğuna dair bir iftira attım ne de asılsız bir bilgi paylaştım. YDK'nın, üyelikten çıkarma gibi aşırı orantısız bir ceza talebinin tutarsızlığını değerlendirip, usulüne uygun olarak, objektif bir karar vermesini umuyorum. Gerektiği takdirde, yasal haklarımı arayacağım."
Yaşanan olayın, sorunların görmezlikten gelindiğinde yok olacağını ya da işler çığrından çıktığında bir "günah keçisi" seçip böylece sorunlardan kurtulunacağını uman bir anlayışın eseri olduğunu savunan Aylin Nazlıaka, konunun, partinin yıpratılma kampanyasına dönüşmüş olmasının kendisini kahrettiğini vurguladı.